2 Mayıs 2022 Pazartesi

Soğuk bir tavan arası

ruhsuz bir gündoğumu

kasvetli camın arkasından

mavi koltuğumda, 

uzaklara dalarken vurdu gözlerime.

hiç ses yoktu,

yalnızca penceremden giren hafif bir uğultu.

içimde konuşanları dinledim bir süre,

uzaklara daldı bedenim 

hareketsiz, pilsiz bir makine gibi.

biri tuttu kollarımdan,

birdenbire

soğuk bir tavan arasına kaldırıldım

eski püskü bedenlerimin arasında,

koleksiyona yeni bir parça.

direksiyonu biri aldı,

gözlerinden izledim 

bütün hisleri gezindi hücrelerimde

düşünceleri benimdi.

aylar geçti aradan

bir gece, 

durdu bedeni

biri tuttu kollarından

çelimsiz, solgun, yorgun

yanıma oturdu 

...

ruhsuz bir gün doğumunda

mavi koltuğumda 

göğsümün ortasını parçalayıp

bir kelebek gibi uçmak göğe

isterdim

soğuk tavan arasındaki 

bastırılan travmalar ve kuruntularla

yıllarca kendi kendimi eskittim


30.04.22

1.09





1 Haziran 2021 Salı

246

Bazen bir rüzgar eser

Bir yağmur damlası düşer şakaklarıma

Geceleyin ikide sağanağa dönüşmesini izlerim. 

Dinlerim, 

Gökten geçen bir uçağın sesi 

Sokaktaki arabayla karışır 

Herkes bir yerden bir yere 

Her şey beni sana taşır. 


Bir yolum yok.

Bazı geceler, 

Karşı apartmandaki terasta

Duvarda asılı çiçekler arasındaki kahkahalarla

Komşum gülerken

Ben balkonsuz bir evim. 


Bazen tavanı izlediğimde, 

Bakışların huzurlu

Gözlerin gülümser

Kıvrılan dudaklarından, 

Bir zehir damlar ruhuma

Kanımda. 

Hüzün kaplar içimi

Seni severken,

seni sevememek çok zor. 


Sana böyle bakmak da öyle

Uzanırken yatağında,

Bir yabancı gibi hissetmek

Dokunurken suratına,

Gözlerine bakmaya çalışırken

Seni görememek çok zor. 


Bazen bir rüzgar eser, 

Saçlarının arasından

Kirpiklerine uzanan

Bir yağmur damlası düşer şakaklarına

Bir şemsiye kondururken gölgem ellerine 

Ben arkada hızlı adımlarla koşarım

Mutfak duvarındaki saatin ayak sesleri

O ayaklar yelkovan ben akrep

Zaman beni sana taşır. 



2.46

1.6.21


9 Mayıs 2021 Pazar

Bir el

Bir kuş görüyorum az ileride

bembeyaz 

beni çağırıyor, 

güzel ağaçların olduğu bir yere

götürmek için. 

Bir ses duyuyorum, 

hoş bir melodi. 

Sonra aniden, 

bir cızırtı oluşuyor görüntüde. 

Her şey, 

bir çarşaf gibi dalgalanıyor.

Göğsümde siyah bir zehir,

Bir el, biri

kesiyor nefesimi.

Gözümü kör ediyor karanlık

yürüdüğüm yol ve 

çürük, ekşimsi bir koku 

ölüm mü bu? 

İçimde saklı, her an ortaya çıkmaya hazır

bir ölüm taşıyorum. 

Bu kadar olmamalı, 

bu kadar kötü. 

Bir çift göz, 

gözlerimden içeri ruhuma bakıyor 

aynadaki ben olmamalıyım. 

Elleri kanlı, 

bu silahı tutan ben olmamalıyım. 

Yerde yatan, 

nefessiz kız ben olmamalıyım. 


5 Aralık 2020 Cumartesi

ve ağrılı bedenim




solumu bir sızı alıyor,
gözlerime karalar düştüğü vakit
seni düşlediğimde
teninin altından elime batan acıyı hissediyorum
gözlerin
gecenin siyahından kopup,
gözlerin sönük sönük
baktığında gözlerime
hissediyorum görmek istediğinin başka olduğunu
sokağımın köşesinden bile geçmediğin vakitler,
o vakitler yıldızların parlamadığı bütün vakitler,
gri beyaz martılar geliyor
fazla kasvetli
acımtırak bir hava soluyorum,
genzimi yakıyor
nefes almazsam ölürüm,
bir hayli yorgun
ve ağrılı bedenim...

1.44
9.3.19

8 Temmuz 2020 Çarşamba

bütün çıplaklığımla

ormanın içinde bir açıklık
yürüdükçe bir çukur görüyorum
üzeri açık bir mezar
içinde benim olduğum o mezarda
soğuk bir morluk bürümüş bedenimi
ayırmıyorum gözlerimi
ilerideki ağaçlara giderken bile
kuş sesleri dolduruyor kulaklarımı
düşünemiyorum
reddediyorum gördüklerimi
dikkatle baktığımda etrafa
ağaçlar geride kalıyor
bir tepenin ucuna gidiyorum
güneş ufuk çizgisinde yarım
kanlı gökyüzü denizin üzerinde parıldıyor
seni görebilmeyi isterdim tam şu anda
seni öpebilmeyi
düşünceler tırmalarken beynimi
üzerimdeki kırmızı saten elbise
ayaklarımın dibine düşüyor
ufak ufak yürüyorum ileri
bir mavilik sardığında etrafımı
ve kapanmaya başladığında gözlerim
bütün çıplaklığımla sana geliyorum


23. 04.20
1.32

4 Mayıs 2020 Pazartesi

Senin kim olduğunu bilmiyorlar

Senin kim olduğunu bilmiyorlar
sen de bilmiyorsun gerçi
loş ve bulanık zihnin
ruhsuz bir bedene damgalanmış
bazen siyah bir karga olup
yatağın ucundan uyuduğunu
izlediğim zamanlar olurdu
gecenin bile haberinin olmadığı.
masumdun.
uyumadığın zamanlarda da
aklım ve bedenim arasında
bir kargaşa dolanırdı
çünkü gözlerime bakıyordun
bazen bir damla ter akardı
alnından kasıklarına doğru
sonrasında sakince sigaranı yakardın
bir keresinde
ölmek üzere olduğunda,
seni beyazlığa kavuşturan da bendim
şimdilerde o güzel,
görkemli yüzünde bir gülümseme var
ve buna sebep değilim.
ve sanırım,
benim de kim olduğumu bilmiyorlar
sen de bilmiyorsun gerçi
ben de bilmiyorum
artık.


6.18
3.3.20

15 Mart 2020 Pazar

...

Bir ceviz kırılıyor kabuğunun içinde.
Cam bir saksı düşüyor beyaz döşeme sehpamdan,
Çiçekler soluyor dağıldığında etrafa topraklar.
Dokunma sen, kesersin ellerini.
Dokunma, bırak kalsınlar.
Camlar, mermerde büyük yaralar açarken,
kesilen yerlerden sarmaşıklar dola parmaklarına.
Parmaklarınla bir çiçek iliştir kulağımın arkasına,
ölü bir çiçek..
Ölü bir çiçek kan ağlarken,
ayı çekme gözlerimden.
Dokunma ruhuma,
Ben gerçekten sevemem seni.
Bırak,
Soğuk bir mermerde yatarak,
sabaha kadar izlerim gökyüzünü
yine de gözlerimi gözlerine değdiremem.
Gömülemem derinlerinde bir yerlere,
Bu toprak beni boğar.
Ölemem, anla beni.
Ağlayamam güzelliğine gecenin bir yarısı.
Yüzemiyorum ben,
uzaklaşamam kıyılardan.
Uzaklaşamam kırlangıçlardan,
onlar şarkılar söylerken.


1.50
3.9.18

18 Şubat 2020 Salı

geceyarısı

siyah bir aynadan izlerim kendimi
siyah ayna binbir parçalara ayrılır
ayaklarımın dibinde
bir geceyarısı 
saat üç otuz üçken beklerim 
ansızın gelmeni 
sen gelmezsin,
ama sokaktan çöp arabaları geçer
bir iki insan geçer
sen geçmezsin
sigaramı üçte birinde söndürürüm
gözlerim döner,
yıldızlar düşer tek tek gökyüzünden
saat üç otuz üçte 
beynimden bir mermi geçer
sen geçmezsin
göğsüm çekilir
bir damla gözyaşı akmaz gözlerimden


03.39
01.01.19

28 Ocak 2020 Salı

portakal kokusu

ne zaman bir sahile gitsem
sen gelirsin aklıma
denizin dalga seslerine karışmış sesin
ve saçların
uzun, bulutlara uzanan kirpiklerin
arkamızda uzun bir boşluk
ve portakal ağaçları
uzaktaki köpeklerin fısıltısını duyar gibiyim
biraz ilerideki deniz fenerini görür gibiyim
bütün yoldan geriye 
bir adım kalmışken 
bir adım sonra çıplak ayaklarımızla
çimlere basmak üzereyken, 
çamurlu topraklardan yürüdüğünü görür gibiyim
ben toza dönmek üzereyim, 
toprağımdaki zambaklar sulanmadı
saçlarımı örmediler, 
bir kayanın üzerinde ölürüm belki
kimse görmeden. 
ben ne zaman bir sahile gitsem
yüzün gelir aklıma
denizin sesini dinlemem
ve portakal ağaçlarım da yoktur belki
ama yine de
parmaklarım sızlar
ve yalnızca parmaklarıma sinen
portakal kokusuna bakarım 
gözümden bir yaş düşer, 
gün batar 
ve ben seninle 
yine sensiz kalırım 
düşlerimde. 


3.45
29.01.20

29 Aralık 2019 Pazar

kafamın içi bozuk televizyon görüntüsü


kafamın içi bozuk televizyon görüntüsü
siyah. beyaz. gri.
birçok nokta gözlerimin önünde 
beynimin içinde vızıldıyor sesler 
net duyabildiğim tek şey sensin son zamanlarda
net görebildiğim
tanrı biliyor
bir fotoğraf karesi gibi saklıyorum
bi yağmur vurduğunda bizi 
ıslanmış kirpiklerin,
omuzuma koyduğun başın
ve 
göğüslerime değen uzun saçlarının görüntüsünü.
uzaklara daldığın zamanlarda öyle güzelsin ki
uzaklaşıp gitmek istediğim her yersin.
tanrım
doğuramıyorum içimdekini
bu düşünceler bana kafayı yedirtiyor
fakat artık rahatsız olduğum zamanlardan çok uzakta
delirmemin mutluluğunu yaşıyorum
kör oluyorum,
ama renkleri yine de görüyorum


21.38
18.04.19

sancı



"gece yıldızla dolu
ve yıldızlar masmavi titreşiyor uzakta"
sana doğru koşmaya çalışırken
biri başıyla selam veriyor
yalnız kuşlar, 
zifiri karanlıkta gökte uçuyor
o yalnız kuşlar gibi, 
dolanıyorum sokaklarda
aramak üzere seni. 
gözlerinin şavkı aydınlatıyor geceyi
gözlerin, 
önüme yollar kuruyor
sonu çıkmaz olan sokaklardan kurtulmam üzerine
kurtulamıyorum 
'bir şey olacak'
bir ses beynimde durmadan bunu fısıldıyor. 
gecenin dördünde, 
karşı kaldırımdan yürüyen tek insanı durdurup
"bir şey olacak" dediğimde 
farkediyorum, 
ne bir insanın ne de sesin olduğunu. 
seni bulamıyorum 
sabaha karşı dörtte 
koşarken deliler gibi, 
ne ben sana ne de sen bana gelemiyorken, 
geniş yaprakları olan bir ağacın dibine tüneyip
güneşin doğmasını bekliyorum
içimdeki sancıyı görmezden gelebilmek için, 
gözlerimi açabilmek için. 

4.27
9.12.19




11 Aralık 2019 Çarşamba

soluk bi kahve gözlerin

soluk bi kahve gözlerin
yalnız ve biraz halsiz bedeninle
öylece yatarken sen
ben farkında olmadan beklemişim seni 
günlerce
geceleri başucunda oturup 
kitaplar okumuşum sana
halbuki ölüm döşeğindeydim ben
yorgun argın çıkagelmişim
saniyelik milyar tane düşünce içinden
o siyah perdelerin ardından
bir senmişsin parlayan
farkında olmadan ikimiz de
biraz efsunlu,
biraz esrarlı yollardan geçmişiz de gelmişiz
ilkbahar çiçeklerini açtığında bile üşüyen bedenlerimizle
yalnızdık
kim bilir
belki artık üşümezsin
yıldızlarla dolu
gri, soğuk ve karanlık bir gecede
çıplak ayaklarla dans ediyor olsak bile


02.42
10.05.19

1 Aralık 2019 Pazar

Ölmek üzere-

aydınlıktı, sessiz 
sonra bi gün
uzun yağmurlardan sonra
sokakları çaldılar 
gece lambalarını 
bi gece ay söndü 
o gitti
erkendi oysa daha 
gözlerine bakmama az kalmıştı 


sonraki gece
salıncakları çaldılar
salıncakları olmayan parklar
ne kadar mutluluk verebilirdi insana


pul pul döktüm derimden, 
hüznü ve
duvarları kasvetli yolları
bir gece de onları çaldılar


bir tren garında 
algın algınken
pencereden pencereye
bir masal esti ansızın
bir şarkı çaldı kasette
sesleri çaldılar
renkleri de


bi gece
beyaz perdeleri izledim
beyazdı zannımca 
uzandım, 
ölmek üzere
yanımdaydı yarı hayal, 
ben toza dönmekteyken 
usulca dokundurdu dudaklarını 
hissettim
onu hep hissederdim


geceyi üzerine giymiş saçlarından 
uzun ellerinden, 
ondan yine ona doğru
ölmek üzereydim
ölmek üzere-


2.54
26.11.19